Categories: Katılımcı Yorumları

İsmail Şener

İsmail Şener

Bu projeyi ilk gördüğümde dediğim ilk şey ; eğer buna katılırsam hayatımda yaşamadığım deneyimi yaşarım’dı.Nitekim de oyle oldu , ancak katılmak elbette o kadar kolay değildi.SMS ile daha önce hiçbir yarışma , şans oyunu vb. etkinliklere katılmamıştım ancak bu sefer içimden bir ses at demişti o mesajı.Mesajımı attım ve sonuç olarak birbirinden değerli 50 insan tanıdım ve hayatımda yaşamadığım deneyimi yaşamış oldum.Böylesine güzel bir projeyi gerçekleştirmeye çalışan herkese teşekkürü borç biliyorum.

Geçirdiğimiz 20 günümüz, yaşadığımız her şey o kadar değişikti ki, sonuçta benim bildiğim kadarıyla daha önce böyle bir organizasyon yapılmamıştı. İşin bu noktasında da daha önce yapılmamış bir projeyi gerçekleştirenler arasında yer almanın gururu vazgeçilmezdi. Size bu projenin tek kötü yanını söyleyebilirim o da 20 günün sonunda birbirimizden ayrılıp o vazgeçilmez 20 günü özlememiz..

Gezip gördüğümüz ve hakkında bilgi edindiğimiz o kadar çok şey oldu ki, bunlar yaşamımız boyunca bizlere büyük katkılar sağlayacağından hiç şüphemiz olmayacak.
Sonuç olarak söyleyebileceğim, bir ömür boyunca unutulmayacak 20 gün yaşamış olduk. Gençlerin böyle projelere ihtiyacı olduğunu da duyuralım, ve MCD Gençlik Kulübü’ne sonsuz teşekkürlerimizi sunalım..:)

İsmail ŞENER – 20
Beykent Üniversitesi

Oğuzhan Demir

Oğuzhan Demir

Hayallerin Gerçeğe Dönüştüğü yer

Yoğun geçen balık ve deniz maceramın ardından eve geç saatte gelip kapalı olan telefonumu açar açmaz gelen sms ile irkildim. Aile aradı dedim herhalde. Fakat gelen sms MCD Gençlik kulübüne aitti ve slogan yarışması hakkında bilgi veriyordu. 31 Mayıs 2010 son tarihti. Önceleri açık konuşmak gerekirse pek alakadar olmadım. Bir gün otururken web sitelerine girdim. Şaşırdım. Çünkü çok profesyonelce hazırlanmış bir ekip ve sponsorlar… Sloganı düşünmeye başladım. Hiç ümitli değildim. Sloganım binlerce kişi arasından ilk 300 e girecek, oradan da ilk 30 a. Dedim şans bu… Hayatımda hiçbir şey çıkmamış bir insan olarak ne kaybederim düşüncesi ile düşünmeye başladım. Muğla Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Okay NAZLI, Tıp Fakültesi hocalarından Yrd. Doç. Dr. Metin PIÇAKCIEFE ve sevgili abim Dr.M. Tolga ABBAN bana bu konuda çok destek oldular. Açıkçası benim slogan göndermeye niyetim yoktu. Hepsi birden “ Gönder oğlum sloganını… ne kaybedersin ”  Çünkü çok büyük bir proje ve binlerce başvuran genç… Hocalarım olmasa ben hala yerimde oturuyor olurdum. Hepsine saygılarımı sunuyorum. Sloganımı gönderdim ve beklemeye koyuldum. Bir gün ders çalışırken telefon geldi. “ Oğuzhan bey tebrik ederiz, sloganınız ilk 300 e girdi. Aday numaranız şu ve şu saatte Ankara Grand Rixos otel de olun” tabi havalara uçtum.

Fakat yine bir karamsarlık… Gitsem mi, gitmesem mi? Mülakat günü final sınavım var. Hemen fakülteye koştum. Sevgili hocalarım Doç. Dr. Ali TÜRKER ve Yrd. Doç.Dr. Önder YILDIRIM “ Hemen, hemen rapor al git. Bir daha bu fırsat eline geçmez”. Evet, gerçektende öyle idi. Binlerce genç içinden ilk 300 e gir ve gitme. Hemen raporumu aldım ve doğru otogara. Pazartesi Ankara. Tabi dayanamadım 2 gün önceden gittim. Sağ olsun Gökcan arkadaşım beni misafir etti.

Mülakat günü geldi çattı. Otelden içeri girince ne kadar ciddi bir iş olduğunu daha da anladım. Yaka kartımı aldım ve beklemeye koyuldum. Hala içimde bir ümitsizlik… Çünkü 300 genç. Ben nasıl ilk 30’a gireceğim? Sıram geldi çattı… ilk kez karşılaştığım bir mülakat sistemi… Fakat sonradan o kadar çok beğendim ki. İnsanları en iyi şekilde ancak bu kadar güzel tahlil edebilirlerdi. Mülakattan çıktık ve ben Muğla’nın yolunu tuttum. Bir gün yine telefon “Oğuzhan bey tebrik ederiz. Gençlik otobüsüne katılmaya hak kazandınız” O an tek başımaydım ve telefonu kapattığımda çığlık attım. Oleeyyyyyyy… Sevinçten ne yapacağımı bilemedim bir an. Sonra hemen telefona sarıldım tabiî ki. Herkese haber verme durumu. Pasaport, parmak izi gibi ufak tefek işleri hallettikten sonra Ankara’nın yolunu tuttuk…

Ankara’ya gelir gelmez hasta oldum. Eyvah dedim yarın otobüs kalkıyor. Ya hastalığım geçmezse? İlaçlarımı aldım ve dinlenmeye başladım. Gece otobüs geldiğinde eşyalarımızı yerleştirmeye başladık. Herkes otobüsümüze bakıyordu, çünkü çok dikkat çekiciydi.

HAREKET ZAMANI GELDİ VE HEYECAN BAŞLADI..SELANİK-BARİ-ROMA-FLORANSA-VENEDİK-PİSA-PARİS-AMSTERDAM-BRÜKSEL-BERLİN-PRAG-VİYANA-BUDAPEŞTE-BÜKREŞ-SOFYA DERKEN TÜRKİYE’YE ADIM ATTIK. BU ÜLKELERDEKİ ANILARIMIZI YAZMAYA KALKSAK 4 VEYA 5 CİLT OLUR HERHALDE. BU GEZİNİN SONUNDA ANLADIM Kİ ARTIK FARKLI BİR İNSANIM. FARKLI OLMAKTAN KASTIM DÜŞÜNCE GÜCÜ GELİŞEN, AB PROJESİ YAPMAYA BU KADAR HEVESLİ OLAN, YENİ DOSTLUKLAR KAZANAN, ARTIK YERİNDE OTURAMAYAN CIVIL CIVIL BİR İNSAN OLDUĞUMU FARK ETTİM. HAYALLERİMİZİ, UMUTLARIMIZI GERÇEĞE DÖNÜŞTÜREN, UFKUMUZU AÇAN, ZAMANI GELDİĞİNDE EN İYİ DOSTUMUZ ZAMANI GELDİĞİNDE AĞABEYİMİZ OLAN, BİZİ 21. YÜZYILIN KÂŞİFİ YAPAN SAYIN MAKSUT COŞKUN DOKUNULMAZ’ A YÜZLERCE… HATTA BİNLERCE KEZ TEŞEKKÜR ETSEM AZDIR VE DE AYNI ÖZVERİ İLE ÇALIŞAN TÜM MCD EKİBİNE… SEVGİLER

 

OĞUZHAN DEMİR 27

KATILDIĞI ŞEHİT : MANİSA

MUĞLA ÜNİVERSİTESİ SU ÜRÜNLERİ

FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ

YAŞADIĞI ŞEHİR: MUĞLA

Burak Avcı

Burak Avcı

PARDON BAKAR MISINIZ?

Siz hiç kısacık bir zaman dilimine, koskocaman yaşanmışlıklar sığdırdınız mı? Üstelik altı teker üzerinde…

         Siz hiç 55 koltuklu bir şehir kurup, komşularınızın külüne muhtaç oldunuz mu? Üstelik aynı tavan altında…

         Sizin hiç, size maceralar yaşatan bir eviniz oldu mu? Peki ya, yirmi günde yirmi yıllık dostlar kazandınız mı?

         Siz hiç barbunya paylaşmanın, kan kardeşliğinden daha çok kanınıza bulaştığını hissettiniz mi?

         Siz hiç 28 koltuklu bir mahallede yaşadınız mı? Her sabah, bağıra bağıra söylediğiniz bir marşınız oldu mu sizin? Siz hiç, bir orkestra içinde farklı bir enstrüman olmanın zenginliğini kuşbakışı görebildiniz mi şehrinizde?

       Hani demiş ya şair, “ Değişmemelisin hiçbir şeyle, bir bardak su içmenin mutluluğunu! ” diye. Ben de diyorum ki ona: “Değişmemelisin hiçbir şeyle, bardaksız, dostlarınla aynı şişeden kana kana su içmenin mutluluğunu!”  Siz hiç böyle bir mutluluk yaşadınız mı? Üstelik bardak olduğu halde, bardaksız…

         Siz hiç yerçekimine ve sürtünme kuvvetine meydan okuyarak, cümbür cemaat çalıp söylemenin hazzına ulaştınız mı?

         Önemli olanın dil değil, insan olduğunu; dünyanın neresine gidilirse gidilsin, aynı canlı türüne ait olunduğu müddetçe, bir bakışla bile anlaşılabileceğini öğrendin mi hiç?

         Siz hiç Venedik’in dar sokaklarında, bir koro halinde, koşar adım, heyecan içinde avaz avaz şarkılar söylediniz mi?

         Peki ya onca yolu tepip, kız arkadaşına Budapeşte sokaklarında evlenme teklif eden delikanlıyla tanıştınız mı? Altı teker üstünde, topu topu 3-4m²lik bir alanda düğün yapıp, bütün koltukları sokağa döktünüz mü?

         Sizin hiç, İtalyanca “Gracia” sözcüğünü “Gres yağı” yapan ve yolculuk boyunca bu sözcüğü dilinden düşürmeyen arkadaşlarınız oldu mu?

Adriyatik’in orta yerinde, Avrupa Birliği projeleri yaptınız mı hiç? Peki ya Berlin’de maça gidip, davul zurna tezahürat ettiğiniz oldu mu?

Viyana’da, meydanın orta yerinde halay çekip, Türk Kahvesi ve birbirinden güzel şapkalarla kültür tanıtımı yaptığınızı da hiç sanmıyorum.

Pisa Kulesinin yanı başında, bisikletle, bir arabayı haşat eden arkadaşlarınız oldu mu sizin? Peki ya yol kenarında üniversiteyi kazandığını öğrenip gülücükler saçan nadide dostlarınız oldu mu sizin?

Disneyland’da, yükseklik korkunuz olduğu halde, yanlışlıkla en beter alete bindiğiniz oldu mu?

Türkiye’ye döndüğünüzde, her girdiğiniz dükkândan magnet alacağınızdan ve bir magnet koleksiyonu oluşturacağınızdan korktuğunuz oldu mu hiç?

Peki ya siz, Avrupa Birliği projeleri nasıl yapılır bilir misiniz? Hiç sanmıyorum…

Siz hiç Roma’da, İspanyol Merdivenleri üzerinde, yüzlerce insanın arasında, “Hayır! Kara Murat benim!” diye bağırırken, yüzlerce insan gürültüsünü katıksız sessizliğe dönüştürmenin adrenalinini damarlarınızda hissettiniz mi?

Sizin hiç, ömür boyunca saklayacağınız muhteşem bir yaka kartınız oldu mu? Peki ya her ülkeden anahtarlıklar?… Üstelik one for ten… Sanmıyorum…

Peki Türk mutfağının kıymetini hiç bu kadar net anladınız mı? Bir Türk lokantasında on çeşit yemek, on beş çeşit tatlı yiyip zafiyet geçirdiniz mi?

Peki siz, yirmi gün gibi kısa bir süreyi kağıda dökmenin, binlerce anı arasından sadece birkaç tanesini anlatabilmenin zorluğunu yaşadınız mı?

Sizin hiç, bir otobüsün üzerindeki yapıştırmaları sökerken, kalbiniz sızım sızım sızladı mı?

Siz hiç, büyük bir hayalinizi gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadınız mı?

Bütün bu anlattıklarımla ilgili en ufak bir fikriniz bile yoksa, yazık ki sizin için “GENÇLİK OTOBÜSÜ” yalnızca bir tamlamadan ibaret kalacak… Size acıyorum…

Son olarak bir şeyi çok merak ediyorum: Bu kadar anıyı okudunuz ve hala çatlamadınız mı?

Burak AVCI

İpek Akandır

İpek Akandır

Eğlenceli bir slogan yarışmasıyla, ustalıkla yürütülen mülakatla aslında Gençlik Otobüsü’nün ne kadar da keyifli geçeceği belliydi.
Daha hareketimizin başında herkesin samimi ve dostça tavırlarından seçilen kişilerin ne kadar da doğru kişiler olduğunu fark ettim. Herkes aynı iyi niyetle gelince çok keyifli anlar yaşandı. Gittiğimiz yerlerde yaşadığımız anıların bize çok büyük deneyimler olarak kalacağı inancındayım. Gerek sponsorların Gençlik Otobüsüne güveni gerekse projelerimizi oluşturmak istediğimiz yerlerdeki insanların yardımı sayesinde her işimizi kolaylıkla halledebildik.
Proje çalışmaları hakkında bilgiler aldıkça gençlere ne kadar büyük görevler düştüğünü anladım. Ve aslında imkân sağlandığında neler başarabileceğimizi, ülkemizi yurtdışında en iyi şekilde tanıtabileceğimizi gördüm.
Gençlik otobüsünde ki dostlarım, umarım ‘bireysel’ fotoğraflarımdan hiç eksilmezsiniz 🙂 …

Ve yolun sonunda aslında inanarak yolladığım sloganın ne kadar da gerçekleşebilir olduğunu fark ettim “GENÇLİK OTOBÜSÜ KALKIYOR, DOSTLUK BAŞLIYOR”

İPEK AKANDIR

20 ANKARA Başkent Üniversitesi
Sınıf Öğretmenliği